Yeni yıla sayılı günler kala çoğumuz gibi bende 2020 yılında neler oldu böyle diye düşünüyorum. Sürekli beklenmedik yeni inişler çıkışlar oldu hayatımda. Açıkçası bu bir yıl bana sanki beş yıl gibi geldi. En azından ben böyle hissediyorum. Yıl içinde okuduğum kitaplardan bu yıl öğrendiğim farklı ve en önemli konu ise insan büyüdüğünü, geliştiğini, duygusal ve fiziksel dirençlerini kırdığını; en çok bu yıl ki gibi stres ve acı hissettiği anlarda anlıyormuş. Ben ve ailem; yaşamın, birlikteliğin ve aile olmanın ne demek olduğunu bu yıl çok daha yoğun hissettik. Daha önceleri vazgeçilmezmiş gibi görünen bir çok şeyin aslında hayatımda olmasa da nefes alabileceğimi, hayatta kalabileceğimi gördüm. Bu durum biraz zorunlu da olsa bana hayattan daha farklı şekillerde lezzet almamı sağladı.
Sosyal mesafe tanımı hayatıma girmeden önce uzaktan görüşmeler bana çok gereksiz geliyordu. Nasılsa haftasonu görüşebilirim, nasılsa birkaç gün sonra arayıp buluşabiliriz ve yüzyüze görüşürüz diye düşünerek; aramadığım görüşmediğim sevdiklerim vardı. Ama gel gör ki artık ekranlar aracılığıyla da görüşmenin fiziksel görüşme kadar önemli olduğunu hissettirdi. Plan yapmanın, planlı yaşamanın çok önemli olduğunu 2020’nin başlarında sudan çıkmış balık gibi evimde kısıtlandığımda nasıl da hissettim.
2020’nin hayatıma kattığı bir diğer değişiklik olan ve rutin haline getirdiğim sabah yürüyüşlerimde bugün düşündüm de; ben 2020’de en önemli ne öğrendim? Daha önceki bir çok yazımda da yazdığım gibi bu blogu aslında kendime yazıyorum ve nasibi olan okuyor. Sizlerin de bu yıldan neler öğrendiğinizi merak etmiyor değilim. Yazının altına yorum olarak yazabilirseniz, bana ve bu yazıyı okuyanlara yardımcı olursanız memnun oluruz.
Geçtiğimiz günlerde 2021’e neler yaparak girmem gerektiğini yazmıştım. Hadi gelelim bu sabah ki yürüyüşümde zihnimden geçirdiğim ve 2020’den bu yıl öğrendiğim 5 maddeyi birlikte gözden geçirelim;
- Portföyümü çeşitlendirmeliyim. Tüm yumurtalarımı tek bir sepete koymadığımdan emin olmanın ne kadar önemli bir konu olduğunu öğrendim. Bir şirket çalışanı da olsam ve şirketimin mali durumları bu süreçten etkilenmemiş olan şanslı azınlıktan da olsam, bu yıl okuduğum kitaplardan, blog yazılarından ama herşeyden öte etrafımdaki hayatlardan öğrendiğim en önemli şey insanın farklı gelir kaynaklarının olması gerekliliği. Hepimiz işlerimizi kaybetme ve gelirsiz kalma korkusu yaşamadık mı? “İşini kaybetmek” ile “işini kaybetme korkusu”nun çok ama çok farklı şeyler olduğunu anlıyorum ama ilkini yaşamadığım için biliyorum diyemem. Bunun için Allah’a çok şükrediyorum ve bu durumdan hepimizin kurtulması için dua ediyorum. Bu sebeple bu yıl içinde geçmişimde amatör ruhla yaptığım ve yaklaşık 13 yıllık profesyonel deneyimim olan seslendirme işlerine ağırlık verdim. VoiceBros web sitesinde bir hesap açtım. Ajanslarda ki eski dostlarıma ulaştım ve ek gelir kaynaklarımı canlandırdım.
- Bir “acil durumda bu camı kır” stratejisine sahip olmalıyım. Hepimiz gibi bende bu salgının başında çok şaşırdım. Önceki senelerde 2020 yılında bunlar bunlar yaşanacak denseydi o kişiye zırdelisin sen derdim. Ama yaşadıklarımızı hepimiz biliyoruz. Bu yıl içinde yaşadıklarımız hepimiz için çok ama çok farklı ve daha önce hiçbirimizin yaşamadığı tecrübelerdi. İşte bu gibi beklenmedik durumlar için hepimizin acil durum planlarının olması gerektiğinin farkına vardım. Acil durum denilince aklıma hepimiz gibi hala ilk olarak deprem geliyor. Bu sebeple eşim deprem çantamızı güncelledi ve evimizin kapısının dibinde ki yerini aldı. Sırada ki acil durumumuz Dünya’ya bir göktaşı çarpacak olsa ne yaparız? (Hahaha, birileriniz bana zırdelisin mi dedi?)
- Kendimi akışa bırakmalıyım. Bugünlerde okuyor olduğum Daniel Kahneman’ın Hızlı ve Yavaş Düşünme kitabıyla da pekiştirdiğim, aslında farkında olmadan ne kadar kolay yönlendirildiğimizi ve yanlış düşüncelere açık olduğumu, düşünce yapımı değiştirmem gerektiğini öğrendim. Kontrolümde olmayan konular ile ilgili gereksiz şekilde ne kadar fazla düşündüğümü gördüm. Enerjimi zor da olsa kontrolü bende olan konulara ayırmam gerektiğini farkettim. Bu yolda çalışmaya devam ediyorum. Başarması zor ama en azından deniyorum.
- Uyarılmış bir zihin = uyarılmış bir yaşam. Bu yıl en çok meşgul olduğum anlar, yeni ve farklı açılardan düşünmeme neden olan kitapları, blogları okuduğum, podcatleri dinlediğim veya takibe aldığı zamanlardı. Bunu yaparken farkettiğim bir diğer konu da meğer ne çok gereksiz hesabı takip ediyormuşum. Medium’da ki bir blog yazısında engelle butonunun hayatımı nasıl değiştirebileceğini okudum ve hemen uyguladım. Uygulamaya da devam ediyorum. Twitter, instagram hesaplarımdan gereksiz takip ettiğim ve akışımda olmasına hiç gerek olmayan hesapları takipten çıktım. Geçen günde şu medium yazısını okudum. Bakalım uygulayabilecek miyim?
- Başkalarını kendime göre yargılamamalıyım. Kızımız uyuduktan sonra eşimle This is Us dizisini izliyoruz. Geçen gün bir sahnesi meğer uzun süredir aklımda yer edinmiş olan bir düşünceyi gün yüzüne çıkardı. İnsanların kendi hikayelerini bilmeden, öğrenmeden yargılamamam gerektiğini adeta bir şamar gibi yeniden yüzüme çarptı. Dizinin 4. sezon 3. bölümünde karşımıza çıkan Timothy Omundson’ın canlandırdığı Gregory karakterine en başta nasıl sinir ve uyuz oldum anlatamam. Ardından Gregory neden öyle olduğunu anlattığında tüm bedenimin nasıl alev alev yandığını anlatamam. ( Yazar burada aslında gözünden birkaç damla yaş aktığını da yazmak istemiş ama gururuna yedirememiştir.) Birbirimize her zaman merhamet göstermem; her birimizin benzersiz ve ağır yükler taşıdığını aklımdan hiç çıkarmamam ve kimseyi hikayesini öğrenmeden yargılamamam gerektiğini hissettim.
Ve bu yazımın başlığına ilham veren Ataol Behramoğlunun bu güzel şiiriyle veda edeyim, sağlıkla kalın…
Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var:
Yaşadın mı, yoğunluğuna yaşayacaksın bir şeyi
Sevgilin bitkin kalmalı öpülmekten
Sen bitkin düşmelisin koklamaktan bir çiçeği
İnsan saatlerce bakabilir gökyüzüne
Denize saatlerce bakabilir, bir kuşa, bir çocuğa
Yaşamak yeryüzünde, onunla karışmaktır
Kopmaz kökler salmaktır oraya
Kucakladın mı sımsıkı kucaklayacaksın arkadaşını
Kavgaya tüm kaslarınla, gövdenle, tutkunla gireceksin
Ve uzandın mı bir kez sımsıcak kumlara
Bir kum tanesi gibi, bir yaprak gibi, bir taş gibi dinleneceksin
İnsan bütün güzel müzikleri dinlemeli alabildiğine
Hem de tüm benliği seslerle, ezgilerle dolarcasına
İnsan balıklama dalmalı içine hayatın
Bir kayadan zümrüt bir denize dalarcasına
Uzak ülkeler çekmeli seni, tanımadığın insanlar
Bütün kitapları okumak, bütün hayatları tanımak arzusuyla yanmalısın
Değişmemelisin hiç bir şeyle bir bardak su içmenin mutluluğunu
Fakat ne kadar sevinç varsa yaşamak özlemiyle dolmalısın
Ve kederi de yaşamalısın, namusluca, bütün benliğinle
Çünkü acılar da, sevinçler gibi olgunlaştırır insanı
Kanın karışmalı hayatın büyük dolaşımına
Dolaşmalı damarlarında hayatın sonsuz taze kanı
Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var:
Yaşadın mı büyük yaşayacaksın, ırmaklara, göğe, bütün evrene karışırcasına
Çünkü ömür dediğimiz şey, hayata sunulmuş bir armağandır
Ve hayat, sunulmuş bir armağandır insana
Ataol Behramoğlu
Hocam çok güzel konulara değinmişsiniz, elinize yüreğinize sağlık.
Mustafa Bey yorumunuz için teşekkürler.
Kaleminize sağlık, güzel yazı.
Teşekkürler Ceren Hanım
Gerçekten hepimiz için zor bir yıldı. Kaleminize sağlık.
Hem de nasıl öyle değil mi İbrahim Bey. Umarım yeni yıl ve yıllar daha güzel geçer.
Kaleminize sağlık, güzel yazı. Ayrıca seslendirmeniz de çok farklı.
Diğer seslendirmelerim hakkında da benim için değerli olan yorumlarınızı beklerim Mert Bey
büyük yaşa kardeşlik
Yine muhteşem bir yazı olmuş,emeğine sağlık,kalemine kuvvet sevgilim ?