Bir sarayın manzarasında, saraylara layık bir lezzet elimde. Hadi canım bildiğin simit o, ne alaka saraylara layık lezzet mi diyorsunuz. Hadi kap bir çay da anlatayım. Öncelikle simit değil o, halka-i simit aslı. Osmanlı devrinde (1500’lü yıllar) saraydaki un depoları simithane, padişah fırını ise simit fırını olarak anılmaktaydı. Üsküdar Şeriye Sicilinde…
Yazılarn yazarı: “Mustafa Kurt”
Elinde ki kalemi parmakları arasında sımsıkı tutarken aklından sürekli bu cümleyi tekrar ettiğini anlamak için gözlerine bakmak yeterliydi. Peki, ama nasıl? Yazdıkları milyonlarca insan tarafından okunan usta yazarların dahi korktuğu, çaba harcadığı ve hatta çoğu zaman kendi deyimleriyle başaramadığı bir konu bir şeyler yazmak.
Uzun zamandır gerçekleştirmeyi düşündüğüm çalışmayı nihayet gerçekleştirdim. Madem insan hayatında değiştirmeyi istediği bir çok şeyi değiştiremiyorsa, değiştirebileceklerini değiştirmeli ama değil mi? Ve kişisel blog olarak yeniden, en baştan daha iyi ve planlı paylaşımlarla burada olmayı hayal ediyorum. Ama bir ikizler burcu olduğum için belki yine sıkılırım. Niye açıklıyorsam, sonuçta kişisel…