Aptal mıyım peki? Hayır değilim ama hayatta her zaman akıllı insanlar gibi kararlar alamadığım, bir aptal gibi davrandığım oluyor. Sizde de oluyordur herhalde, yani inşallah oluyordur, olsun lütfen.
Vücudumuzda ki bir çok organ gibi beynimizde çalıştırılmadığında kendini salıyor. Bir hikaye var hani sürekli paylaşılan. Bir cam fanusa kurbağaları koyarlar ve üstünü kapatırlar. Kurbağalar zıplayıp fanustan çıkmak isterler ama kafalarını hep üstteki cama çarpıp çıkamazlar. Bir süre sonra zıplamayı bırakırlar, çünkü “akıllanmışlardır”. Zıplasalar da çıkamayacaklarını “bilirler”. Bir süre sonra cam fanusun üzerinde ki engeli kaldırırlar. Zıplasalar fanustan çıkabilirler artık ama akıllandıkları için zıplamazlar ve fanusta kalmaya devam ederler.
İtiraf ediyorum kendimi çoğu zaman bu fanusta ki kurbağalar kadar “akıllı” hissediyorum. Çünkü aslında fanusta yaşamak da güzel. Dışarıda karşıma ne geleceği belli değil. Hem beni bu fanusa koyduklarına göre vardır bir bildikleri öyle değil mi!
Böyle böyle kandırıyorum kendimi, itiraf ediyorum. Halbuki zıpla kurtul o fanustan. Dışarıda daha güzel günler beni bekliyordur belki, belki de beklemiyordur ama yaşamadan bilemem ki.
Sonra “akıllı” olduğum için ben, bu beynimi nasıl geliştirebilirim diye düşünmeye başladım. Nasıl daha kolay yoldan daha zeki kararlar alabilirimin hesabını yapmaya başladım.
Farkındaysanız bu kararımda bile kolaya kaçmaya çalışıyorum akıllı bir kurbağa gibi!
Kısa bir kaç yazı ve bir iki kitap okudum bu konuyla ilgili ve ortak noktaları aşağıda özetlemeye çalıştım yine kendim için. Size değil kendime yazıyorum bu blogda, her zaman yaptığım gibi. Nasibi olanlarda nasipleniyor işte sizin gibi okuyanlar.
Bilimin de ışığında bizi daha akıllı yapacak ve pişmanlıklarımızı azaltmaya yarayacak bazı yöntemler;
1) Herhangi bir enstrüman çalın.
Bugüne kadar ne kadar denesem de yeterli çabayı ayırmadığımı düşünüyorum bu konuda. Müzik aletlerine olan ilgi ve çalma yetisi; yaratıcılık, analitik beceri, dil, matematik ve ince motor becerilerin gelişmesinde önemli bir yardımcı rol oynuyormuş. Bununla birlikte başka herhangi bir egzersizde olduğu gibi, enstrüman çalmaya disiplinli çalışma programı eklendiği an beyin bu işlevlerini güçlendiriyor ve sahip olduğu güçle beraber başka aktivitelere de başvurmamızı sağlıyor. Acaba hangi enstrümanda karar kılsam? Hang çalmayı mı öğrensem yoksa Glass Armonica mı, ne dersiniz?
2) Mutlaka bir şeyler okuyun.
Sizi keyiflendirecek, okuma hızınızı kesmyecek ne buluyorsanız okuyun. Bu Game of Thrones da olabilir Suç ve Ceza da The Economist de. Hatta Sadece Şeyma bile okuyabilirsiniz. Okuma konusunda kendinize sınırlar çizmemeyi öğrenin. Okumak kendinizi daha iyi hissetmenizi sağlayacak ve sizi stresten uzaklaştıracaktır. Bu sizin 3 tip zekanızı arttıracaktır: kristalize, sıvı ve duygusal. 3 tip zekanızın birden yükselmesi tespit süreçlerini daha iyi anlamanızı, doğru yorumlar getirmenizi, diğer insanların duygularına karşılık vermenizi, farklı bilgi parçalarını bir araya getirerek problem çözme yetinizi arttıracaktır. (Sadece Şeyma konusunda şaka yaptım ciddiye almayın, karar sizin tabii ki)
3) Egzersizleri rutine bağlayın.
Ara sıra egzersiz yapmak kendinizi kandırmak ve hile yapmaktan başka bir şey değildir. Düzenli egzersizin çok daha etkili olduğu kanıtlanmış bir gerçektir. Çünkü düzenli çalışan hücrelerin egzersiz anında kullandıkları protein ile hafıza, öğrenme, odaklanma, konsantrasyon ve anlayışı arttırdıkları görülmüştür. Bu özellikler zihninizin keskinliği olarak adlandırılırlar. Bunun yanında bilim adamları sürekli oturarak çalışmanın beynimizi engellediğini söylemektedir. Bu konuda da şu kadarını söyleyebilirim, arkadaşlarla arada sırada yapılan halı saha maçları keyifli vakit geçirmenizi sağlıyor o kadar. Düzenli spor çok önemli. Hele ki benim gibi Türk kaslarınız varsa. Yıllardır boğazımdan kesemeyerek veremediğim kiloları, yine boğazımdan kesmeyerek düzenli spor sayesinde 6 ayda 10 kilo verdim. Altı çizili kelimeleri fark ettiniz umarım.
4) Learn a new language. (Yeni bir dil öğrenin.)
Hafızanızı geliştirmek ve bunun yanında yeni bir dil öğrenmek için en iyi yol bulmaca çözmektir. Araştırmalar ise iki dil bilen insanların tek dil bilen insanlara göre bulmacayı daha kolay çözdüklerini göstermektedir. Yeni bir dil öğrenmek beyninizin, zihinsel ve zorlu görevlerin altından daha rahat kalkmasını sağlar. Bu da planlama ve problem çözme gibi tipik genel yeteneklerinizin gelişmesine katkıda bulunacaktır. Artık bir çoğumuz basılı gazete almıyoruz ve bulmaca eklerinin faydalarından yararlanmıyoruz ama telefonunuzda candy crushı kaldırıp yerine bir sudoku uygulaması kurarak bu adımı başarıyla tamamlayabilirsiniz.
Buna ek olarak en az iki dil konuşan kişilerin ortak beceri ortamlarının daha geniş olduğu görülmüştür. Çevrenizdekilere karşı üstün gelmek istiyorsanız İspanyolca ve Fransızca gibi dünya dilleri ile beceri ortamlarınızı büyük tutmanız gerekir. Aksi takdirde güçlü insanların yanında zayıf halka olmayı kabul etmek zorunda kalırsınız. Bunun içinde telefonunuza Duolingo uygulamasını kurabilirsiniz. Malum telefonlarımız elimizden hiç düşmüyor. Bari daha faydalı işlere yarasınlar değil mi?
5) Kümülatif öğrenin.
Son zamanların en büyük problemi olan geçici öğrenme sistemi kümülatif öğrenme yeteneğimizi neredeyse sıfıra indiriyor. Sadece anı kurtarmak için öğrendiğimiz bilgilerin gelişimimiz için değeri yok denecek kadar az. Bu doğrultuda kişisel gelişim programınıza kümülatif öğrenmeyi entegre ederek başlamak zorundasınız. Geldiğimiz noktada yabancı dil öğrenmek, kümülatif öğrenme yeteneğimizi geliştirmek için çok önemli. Sayısız kez tekrar edilen grammer kuralları ve kelimeler; gerçek öğrenme şeklinin nasıl olduğunu beynimize göstermek için en büyük yardımcı rolünde.
Günlük yaşamınızda da kümülatif öğrenme kavramını rutininizin içine sokmak çok önemli. Örneğin önemli bir sempozyum sırasında dikkatinizi çeken bilgileri küçük bir günlükte toplamak, daha sonra bu bilgilerin üzerinden geçmek için en efektif yol olacaktır. Böylelikle el yazınızı da yeniden öğrenmiş olacaksınız. En son üniversite yaşamınızda el yazınızla sayfalar dolusu yazıyordunuz değil mi?
6) Beyninizin sınırlarını zorlayın.
Sudoku, bulmaca, bilmece, kart oyunları, video ve masa oyunları gibi benzeri faaliyetler nöroplastisiteyi arttıracaktır. Bu özellik, temelde kendini yeniden organize eden beynin belli nöral yolların dışına çıkması ve yelpazesini genişletmesi demektir. Sinir hücreleri ise yeni yollarla beraber farklı noktalardan bakış açıları ve görme yeteneği sağlayarak nöroplastisiteyi arttıracaktır.
Yüksek plastisiteye sahip insanların anksiyete ve depresyona olan yatkınlıklarının çok daha az olduğu görülmüştür.
7) Dua edin.
Dalay Lama ve diğer rahipler meditasyonun şefkate odaklanmak olduğunu söylemişlerdir. Onların beyin dalgalarında yapılan araştırmaya göre ise zihnin derin bir şefkate bağlı olduğu kanıtlanmış bir gerçektir. Meditasyon genel bir fikir ile beyni daha da geliştiren ve bunu kişiye bilerek yaptıran bir aktivite olarak görülmüştür. Bahsettiğimiz meditasyon gibi farklı aktiviteler, beynin farklı dalgalarını uyararak kişinin kendisini daha güçlü ve rakipsiz hissetmesini sağlamanın yanında zayıf yönlerini iyileştirdiği de doğrudur. Şimdi bir çoğunuzun içinden söylendiği gibi meditasyon yerine namaz kılsana ya da namazı tavsiye etsene diyebilirsiniz. Namazımı kılıyorum arkadaşlar ama namaz ile meditasyon çok farklı şeyler. Bunu bende zamanında çokça karıştırdım. Namazınızı yine kılın, bizleri Yaradanın huzurunda meditasyondan çok daha fazla huzura erişebiliyoruz. Ama namaz bir meditasyon değil. Birbirine karıştırmayalım derim. Bu araştırmalarda zaten hiç bir zaman namaz kılın denmez. O apayrı bir yazı konusu zaten. Negatif ve pozitif yanlarımızı kendimize karşı açığa çıkarmak için kendi içinizde yolculuğa çıkıp kendimizi kandırmaktan vazgeçip, kendinize karşı dürüst olun ve onların üzerine gidin mantığı bence burada bahsedilen meditasyon. Heh bakın şimdi aklıma geldi meditasyonla duayı birleştirebiliriz aslında. Dua ederken kendimize karşı dürüst olmalıyız değil mi? Bizi Yaradan zaten bizi bizden daha iyi biliyor ve diyor ki “İste!”. “İstemesini” “bilirsen” “almasını” da “bilirsin”. Tırnak içine aldığım kelimelerin bin bir türlü anlamı var ve sayfalarca yazılması gerekir ama benim kapasitem yetmez o ayrı. Siz umarım anladınız ne demek istediğimi. Bu sebepten meditasyon yapmak istemiyorum diyorsanız dua tam biçilmiş bir kaftan.
İlk yorum yapan siz olun