Günümüzde, önemsizden önemliye kadar binlerce seçim yapmaktayız. Kimimiz maksimizer, kimimiz satisficeriz. Hangisi olduğumuzu bilmek karar verme sürecinde bize yardımcı olabilir. Ne zaman, ne kadar zaman ve çaba harcayacağımızı belirleyebiliriz.
Yemekle ilgili olarak günde 200’den fazla karar veriyoruz. Ne yiyeceğimize, nerede yiyeceğimize, ne zaman yiyeceğimize ve nasıl yiyeceğimize karar veriyoruz. Garsonun sabırlı bir şekilde, “Daha fazla zamanınız var mı?” diye sorduğu menü bile bazen kararsızlığa neden olabiliyor. Araba, yatak ya da tatil yerleri gibi hayatımızın önemli alanlarında, mümkün olan en fazla seçeneğe sahip olmak isteriz. Sadece bir kahve zinciri mağazasında bile, seçebileceğimiz 80.000 içecek kombinasyonu olduğunu söylüyor. Her içeceğin ayrı bir kombinasyonu olmak üzere, süt köpüğü, sıcaklık gibi tercihlerimiz de farklıdır.
Çok fazla seçenek olmasına rağmen, pazarlamacılar hepsini sergilemekten hoşlanıyorlar. Oturma odası takımlarından lastiklere kadar, seçeneklerin sınırlı olduğunu söyleyen bir reklam duymazsınız. Seçme özgürlüğü, özgür bir toplumun temel özelliklerinden biridir. Seçim ve kontrol el ele gider ve genel refahımızı önemli ölçüde etkileyebilir. Yaşlıların sağlık sonuçları üzerine seçimin etkisini inceleyen bir araştırmada, bir grup katılımcıya mobilyalarını nasıl düzenleyecekleri ve nerede sosyalleşecekleri ve hangi filmleri izleyecekleri konusunda seçim yapma özgürlüğü verilirken, diğer gruba seçenekleri sınırlandığı söylendi. Daha fazla seçim özgürlüğüne sahip olanlar, sınırlı seçeneklere sahip olan gruptan daha mutlu ve diğer sakinlerle daha fazla etkileşim içindeydiler. Aynı araştırmacıların yaptığı bir takip çalışması, daha yüksek bir kontrol hissi verilen gruptaki kişilerin sınırlı kontrolü olanlara göre önlerindeki 18 ay içinde %50 daha düşük bir ölüm oranına sahip olduğunu ortaya koydu.
Yaşamımızın belirli bir noktasına kadar, hayatta kalmamız için daha fazla seçenek sahibi olmamız teşvik edilmiştir. Nobel ödüllü ekonomist Herbert Simon, “satisficing” terimini, “satisfy” (tatmin etmek) ve “suffice” (yeterli olmak) kelimelerinin birleşimi olarak kullanmıştır. Bende Tatmin Etmek ve Yeterli olmak tanımlarını birleştirerek “Tatminerli” tanımı yapabilirim diye düşündüm. Bir karar vermek için gerekli olabilecek tüm olası bilgileri toplamak ve anlamak imkansızdır. Satisficerlar (Tatmin ediciler), mevcut seçenekleri ihtiyaçları ve hedefleriyle karşılaştırarak bir karar vermek için bir iç eşik belirlerler. İhtiyaçlarını ve hedeflerini karşılayan bir seçenek keşfettiklerinde, onu seçerler. Bu nedenle, satisficerlar kararlarını “yeterli” olarak nitelendirdikleri seçeneklere dayandırırlar. Maximizerlar (maksimize ediciler) ise karar vermeden önce tüm seçenekleri değerlendirmek zorunda hissederler. Tüm seçeneklerin anlaşılması, hatta bilgilerin toplanması bile genellikle imkansızdır. Maximizerlar ayrıca, satisficerlara göre seçimleriyle ilgili daha fazla pişmanlık yaşama eğilimindedirler. Daha fazla seçenek sunulduğunda, bir maximizer’ın bir seçeneği kabul edilebilir olarak gördüğü standartlar da artar.
Çok fazla seçeneğin etkisi
Belki seçimle ilgili en ünlü araştırmada, bir pazarda bir grup müşteriye 24 farklı reçel seçeneği sunuldu ve diğer bir grup müşteriye aynı pazarda sadece altı farklı reçel seçeneği sunuldu. 24 reçel sergisi daha fazla ilgi çekse de, müşterilerin daha büyük sergiden bir reçel seçme olasılığı 10 kat daha azdı. Tesadüfen, altı seçenek arasından bir kavanoz reçel alanlar, 24 seçenek arasından alanlardan daha mutlu oldular. Daha fazla seçenek verildiğinde, her bir farklı seçeneği değerlendirmek zor olabilir. Bu daha fazla zaman ve bilişsel çaba gerektirir. Ayrıca, yanlış bir karar verme riskiyle birlikte anksiyete ve endişe de yaratabilir. Daha fazla seçenek, yaptığımız seçimle ilgili sürekli olarak diğer seçenekleri düşünmemize neden olabilir. “İkinci sıradaki reçeli seçmeliydim. Neden yapmadım?” Daha az seçenekli durumlardan farklı olarak, daha fazla seçenek, yaptığımız seçimi sorgulamamıza neden olur.
Bir birey benzer seçeneklerle karşı karşıya kaldığında aşırı seçim yükü yaşar. Yanlış bir karar verme riskini değerlendirirken karar vermek zorlaşır. Çok fazla dikkat ve enerji, her bir kararın birçok yönünü tartmaya odaklanır. Çok fazla seçenek, beynimizin tüm bilgileri işlemesini, değerlendirmesini ve sonunda karşılaştırmasını zorlaştırabilir. Bir web sitesine veya bir mağazaya bir şey satın almak amacıyla gittiğinizde, çok fazla seçenek olduğu için hiçbir şey seçememe durumuna düşebilirsiniz. Seçeneklerimiz arttıkça mutluluğumuz azalır. Bu, biraz anksiyete ve felç yaratabilir.
Bilgi çağı, teknoloji aracılığıyla potansiyel bir seçenek hakkında araştırma yapabilme yeteneği verir. Karar verirken kullanabileceğimiz birçok bilgi dağıtım kanalı vardır. Bir üniversite, bir otomobil, bir ev ya da daire seçerken, benzer seçimler yapan her bir kişi kararlarıyla ilgili kendi deneyimlerini paylaşabilir. Kararlarımızla ilgili pek çok kişinin kendi deneyimlerini paylaşabileceği bu bilgi dağının zorluğu, herkesin, gerçekten kendi görüşlerini paylaşabilmesidir. Bu görüşlerin birçoğu yanlı ve bilgisizdir.
Schwartz, Choice Paradox kitabında şöyle diyor: “200 çeşit kahvaltılık gevreği veya 5.000 yatırım fonu arasından seçim yapmanın sorununu çözmek için, önce 10.000 web sitesi arasından seçim yapmanın sorununu çözmemiz gerekiyor.” Bilinçli bir seçim yapabilmek için, güvenilir arkadaşlar, önyargısız ve karşılıksız incelemeler sunan web siteleri ve güvenilir kaynaklardan veriler gibi iyi bilgi sağlayıcılarını belirlemek için daha fazla özen göstermemiz gerekiyor. Satisficer veya maximizer olsak da, seçimlerimiz zor olabilir. Seçeneklerimizi, belki de daha önemlisi kendi önyargılarımızı ve düşüncelerimizi bilmek, doğru seçimleri yapmamıza yardımcı olabilir.
İlk yorum yapan siz olun