Batı Afrika’da bulunan köle kaleleri, insanlık tarihinin en büyük utançlarından biri. Gana’daki Cape Coast Kalesi, köle ticareti döneminde inşa edilen ve binlerce insanın acı çektiği dehşet verici olayların yaşandığı bir yer. Kale, Portekizliler, Hollandalılar ve İngilizler tarafından yüzyıllarca kullanılmış. İngilizlerin elinde kalan kale, bugün turistlerin ziyaret ettiği bir müze haline gelmiştir.
Kaleye girdiğinizde, ilk dikkatinizi çeken şey, insanların nasıl burada yaşamaları için zorlandığı oluyor. Biz bile yaklaşık 20 kişi ilk girdiğimiz andan itibaren nem, rutubet, sıcaklık ve kasvetli havadan boğulacak gibi olduk ki bu alanlara yüzlerce insan sıkıştırılmış. Beş oda, binlerce insanın sığabileceği bir alan olarak tasarlanmış. Ancak o dönemde hiçbir temel ihtiyaç sağlanamadığından, insanların hayatta kalması mümkün olmamış. Bu durum da zaten kimsenin umurunda olmamış. Yiyecek, su, temiz hava gibi ihtiyaçlar karşılanmamış. Bu nedenle, insanlar burada sadece birkaç hafta içinde ölüme terk edilmiş. Sarnıçlar, su kaynaklarını sağlamak için yapılmış. Ancak sadece yağmur yağdığında su sağlanabilmiş. Bu nedenle, insanlar sadece susuz kalmakla kalmamış, aynı zamanda pis su ve atıklarla da başa çıkmak zorunda kalmışlar.
Cape Coast Kalesi, sadece köle ticareti döneminin izlerini taşımıyor. Aynı zamanda, Batı Afrika tarihindeki en karanlık sayfalarından biri. İnsanların burada yaşadığı acıyı ve çaresizliği anlamak, geçmişin hatalarını tekrarlamamak için çok önemli. Kale, köle ticaretinin acımasız gerçeğini anlamak isteyenler için bir ders niteliğinde. Turistler, burada kölelik tarihini yakından tanıma fırsatı buluyor.
Zindanda, ilk arama noktası Palava Salonu idi. Şu anda zindanda beş bölüm var. Beş odanın her biri o zamanlar bin erkek için tasarlanmış, yani her bir odada 200 erkek en az iki hafta kalmak zorunda bırakılmış. Tabi hayatta kalabildilerse. Ve o zamanlar ülkede elektrik yok. Sarnıçlar burada yağmur yağdığında suyun geçtiği bir sistem. Yiyecekler, diğer malzemeler vb. okyanusa atılırmış. Ve bu nedenle, o zamanlar sahilin nasıl kötü koktuğunu hayal edebiliyor musunuz? Sivrisinekleri, hastalıkları hayal edebiliyor musunuz? Sadece ısı bile yeterliydi ki Gana’nın 12 ay boyunca yaşadığı ortalama sıcaklık 30 derece. Ve bu insanlar burada o kadar uzun süre yaşamaya zorlandılar ki çoğu hayatını kaybetti. Gerçekten, her yıl milyonlarca insan bu zindanlarda öldü. Araştırmalara göre sadece Gana’dan 60 milyon siyahi insan bu zindanlara getirildi ama sadece 16 milyonu gemilerle yola çıkarılabildi. Bu aradaki farka ne olduğu videoda.
Cape Coast Kalesi, sadece köle ticareti tarihiyle ilgili değil. Aynı zamanda, Batı Afrika’nın tarihine de ışık tutuyor. Burada, Avrupalıların Batı Afrika’ya gelişleri, ticaret faaliyetleri ve kolonizasyon süreci hakkında da bilgi edinebilirsiniz. Portekizliler “altın sahili”ne gelen ilk Avrupa ulusuydu, 1472 civarında geldiler ve ilk olarak getirdikleri şey kiliseydi. Roma Katolik Kilisesi, Alumina Kalesi’nin avlusunda kuruldu. 1637 civarında Hollandalılar Alumina Kalesi’ni ele geçirdi. İngilizler, İngiliz Kilisesi’ni getirdiler, İngiliz Kilisesi’ne dönüştürdüler ve tarıma ağırlık verdiler. Kraliyet Hükümeti burada 1752 civarında başladı.
Bugün, Cape Coast Kalesi, tarih meraklıları ve insan hakları savunucuları için önemli bir yer. Burada, insanların acımasızca sömürüldüğü ve hayatta kalması mümkün olmayan koşullara zorlandığı bir dönemi anlayabilirsiniz. Ancak, geçmiş hatalarımızdan ders almak ve geleceği daha iyi bir yer haline getirmek için, kölelik tarihini ve insan hakları mücadelesini anlamak önemlidir.
Bir yorum