Gezegenimize olup bitenleri anlatacak kelimeleri bulmakta zorlanıyoruz. “Küresel Isınma” ve “İklim Değişikliği” gibi ılımlı terimler tehlikenin boyutlarını sürekli gizledi. Hal böyle olunca bazı bilim adamları insanoğlunun biraz daha yüksek sıcaklıklara uyum sağlamasının kolay olacağını iddia edebildi. Peki gerçek ne?
Gerçek; iklim değişikliği, iklim krizi, iklim felaketi, küresel ısınma – adı ne olursa olsun, biz ne dersek diyelim – şu anda Dünya’yı mahvediyor ve biz insanları öldürüyor. Bu konuda bir şeyler yapmazsak, sonumuzun iklim krizi kaynaklı olacağını iddia edebilirim ama ispatlayamam. İşte otopsi raporumuzda muhtemel yazılabilecek ölüm nedenlerimiz;
Yangın
Orman yangınları, son haftalarda tüm ülkemizin ana gündem maddesi oldu. Canla başla bu yangınları söndürmek için uğraşan herkese ülke olarak minnettarız.
Dünya geneline baktığımızda yangınlar yaşamın giderek yaygınlaşan bir özelliği haline geldi. İklim değişikliği nedeniyle orman yangını mevsimi bir kaç on yıl öncesine göre bir kaç ay daha uzun sürüyor ve her yıl ortalama olarak iki kat daha fazla alan yanıyor. Bunun nedeni, daha yüksek sıcaklıkların daha fazla suyu buharlaştırması, değişen hava koşullarının daha az yağış sağlaması ve dağlardaki karların alışılagelmişten daha erken erimesidir. Bu faktörler, büyük yangınlar için gerekli şartları mümkün kılan daha uzun süreli kuru havaya yol açar.
Ve ne yazık ki ateş öldürür. Bazı insanlarımız yangın sebebiyle doğrudan hayatlarını kaybediyor. Ancak kül ve dumanla dolu havayı solumak zorunda oldukları için çok daha fazla insanın yaşamları kısalıyor. Stanford üniversitesinde yapılan bir araştırmaya göre geçen yıl, gerçek yangınlarda doğrudan ölenlere ek olarak, yangınlar nedeniyle kötü hava kalitesinin dolaylı etkilerinden binlerce kişi daha öldü.
Hava Durumu
“Doğal afetler” olarak adlandırmaya alıştığımız şeyler giderek doğal olmaktan çıkıyor. İnsanlar iklimi değiştirdikçe, daha sık ve yoğun kasırgalar, hortumlar, seller ve kuraklıklar için koşullar yaratıyoruz. Bu iklim değişikliği koşullarını sağlamada sadece küçük bir rol oynayan afetler gelişmekte olan ülkelerde insanları orantısız bir şekilde öldürüyor.
Ancak, dünyanın en zengin uluslarının bile yaklaşan bu “doğal olmayan afetlerle” başa çıkacak altyapıya sahip olmadığı giderek daha açık hale geliyor. Elbette, kasırgaların, hortumların ve diğer olağanüstü hava olaylarının öldürücü olacağını biliyoruz. Ama yine de alınabilecek önlemlerle ABD’de, Porto Riko’da ki Maria Kasırgasında 4000’den fazla insanın hayatı kurtulamaz mıydı?
Ancak şiddetli yağmurlar bile – ki bu felaketlerin en sıradanı – kentsel, zengin bölgelerde bile öldürücü olabilir. Çin’in Henan kentinde Temmuz ayında meydana gelen sel felaketlerinde 20’den fazla kişi öldü, bunlardan bir düzinesi bir metro istasyonunda mahsur kaldı. Çünkü şehre bir yılda yağması gereken yağmur sadece 3 günde yağmıştı. Henan şehrinin nispeten yeni altyapısı sel ile yarışamadı. Avrupa’da da iki gün boyunca Almanya’nın batı kesimine yağan yağmurda 160’tan fazla Alman vatandaşı hayatını kaybetti. Gerçek şu ki, dünyanın altyapısının çoğu – zengin ülkelerde bile – iklim değşimlerine ayak uyduracak durumda değil.
Isı
Ortalama küresel sıcaklık, sanayi öncesi ortalamalara göre yalnızca bir santigrat derece kadar yükselse de, ısı dalgaları daha tehlikeli ve daha sık hale geliyor. Amerika Birleşik Devletleri’nde yılda sıcak hava dalgalarının sayısı 1960’lardan bu yana üç katına çıktı ve “sıcak hava dalgası mevsimi” bir aydan kısa süreden yılda iki aya çıktı. 50 yıl önce meydana gelme olasılığı yalnızca %0,1 olan sıcak hava dalgaları şimdi 200 kat daha olası. Ayrıca, küresel hava düzenlerindeki kaotik değişiklikler, eskiden sıcak hava dalgalarının olmadığı yerleri daha savunmasız hale getiriyor.
Daha bu yaz, Kuzeybatı Pasifik – o kadar ılıman bir yer ki pek çok evde klima sistemi yok – bir dizi acımasız ısı olayı yaşadı. Son sıcak hava dalgası yaklaşık 200 kişinin hayatını kaybetmesine sebep oldu.
Bu ne kadar trajik olsa da, çok daha kötü sonuçları olabilir. Isı, gelişmiş olduğuna inanılan ülkelerde bile çok daha fazla sayıda insanı öldürme potansiyeline sahiptir. Çünkü bu bölgelerdeki insanlar daha dayanıksız. 2003 yılında Avrupa’da bir sıcak hava dalgası küçük bir şehri doldurmaya yetecek kadar insanın yani 70 bin kişinin; Rusya’da 2010’da ise 55 bin kişinin hayatını kaybetmesine neden oldu.
Hava Kalitesi
Kötü hava kalitesi insanları hemen öldürmeyebilir. Ama bizimde acelemiz yok demeyin lütfen. İklim değişikliği alerji mevsiminin daha uzun sürmesini sağlıyor ve dumanla birlikte yer seviyesindeki ozonu artırıyor. Orman yangınları canlıları sadece alevler içinde yakalayarak öldürmez; partikül madde kirliliğini yangınların kendisinden çok daha uzaklara, devasa alanlara yayarlar. Bu faktörler birleşerek havayı nefes almayı biraz daha zorlaştıracak. Dünya çapında milyonlarca insan için akciğer problemlerini şiddetlendirecek.
Hava kirliliği insanları yavaş yavaş ve diğer sağlık koşullarıyla birlikte öldürdüğünden, ne kadar acımasız bir katil olduğunun farkında değiliz. Aslında, hava kirliliği her yıl 3 milyon kişinin hayatını kaybetmesine neden oluyor. Bu her sekiz küresel ölümden biri. İklim değişikliği, şehirlerdeki havayı daha da kötüleştirerek ve havadaki partikülleri artırarak her yıl milyonlarca insanı sessizce öldürecek.
Hastalık
Bir hastalığa yakalanmanın en hızlı yollarından biri, doğal dengeyi bozmaktır. İklim değişikliği bunu her gün yapıyor. Çevre değiştikçe, türler dünyanın yeni bölgelerine taşınıyor, genellikle insanlarla ilk kez temasa geçiyor veya hastalığa karşı direnci olmayan insan popülasyonlarını ortaya çıkarıyor.
Bu iki şekilde öldürür. Bir yeni bir virüs pandemisi olasılığını artırıyor, Şu anda deneyimlediğimiz gibi. Aynı zamanda hastalık vektörleri olarak hizmet eden böceklerin çeşitliliğini de arttırır. Zaten yılda yarım milyon insanı öldüren hastalıkları taşıyan sivrisinekler, sürekli olarak dünyanın kendileri için misafirperver olmayan bölgelerine doğru ilerliyorlar. Sadece sivrisinek kaynaklı hastalıklar da değil — her yıl 100.000 insanı öldüren kolera, iklim değişikliği ile şiddetleniyor. Çünkü sel ve daha sıcak sular koleranın yayılmasına neden olan bakterilere yardımcı oluyor.
Suç ve savaş
İklim değişikliğinin getirdiği zorluklar, hem ülkeler içinde hem de ülkeler arasında daha fazla eşitsizliğe neden oluyor. Zaten görüyoruz milyonlarca mülteci her yıl iklimle ilgili zorluklardan kaçıyor. Yıllar geçtikçe de bu mültecilerin sayısı artıyor. Bu kitlesel insan göçleri şimdiden küçük çatışmalara yol açıyor. Kaynaklar kıtlaştıkça iklim değişikliği daha fazla iç ve uluslararası savaşa yol açabilir.
Araştırmacılar ayrıca daha yüksek sıcaklıkların insanların davranışlarını değiştirdiğini tespit ettiler. Davranışlarını düzenlemek veya net düşünmek gibi konularda insanların davranışları yüksek sıcaklıkla orantılı şekilde etikleniyor, bu da artan suça yol açıyor. Araştırmlar, iklim değişikliği nedeniyle, önümüzdeki 80 yıl içinde yalnızca Amerika Birleşik Devletleri’nde 2-3 milyon ek şiddet suçu yaşanabileceği belirtiliyor. Aynı faktörler daha fazla insanın kendi canına kıymasına yol açacaktır; bir Stanford araştırması, yalnızca ABD’de, artan sıcaklıklar nedeniyle 2050 yılına kadar 21.000 ek intihar gerçekleşebileceğini belirtiyor.
İklim değişikliği kesinlikle göz ardı edebileceğimiz bir şey değil. Klimayı biraz daha çalıştırıp normal hayatlarımıza devam edeceğimiz fikri, içinde bulunduğumuz durumun derinden yanlış okunmasıdır. Zengin tabir edilen teknolojik ve ekonomik imkanı olan ülkelerdeki bizler bile, iklim değişikliği nedeniyle ölme riskiyle karşı karşıyayız.
İçinde bulunduğumuz durum bana COVID pandemisinin ilk günlerini hatırlatıyor. Birçok Amerikalı Çin’de neler olduğunu gördü ve görmezden gelmeyi seçti. Hatta canlı yayınlarda bizden bir kaç kişi bile elbette böyle bir şey burada, bizim gibi Türk geni taşıyanların başına gelemez dedi. Ama sonra ne oldu! Ve eğer iklim değişikliğini yavaşlatmak için yakında bir şey yapmazsak, bu sizi veya sevdiğiniz birini pekâlâ öldürebilir ve otopsi raporumuzda ölüm nedeni olarak iklim değişikliği yazabilir.
Ağustos 2021’de ülkemizdeki yangında hayatını kaybeden vatandaşlarımızı saygıyla anıyorum.
İlk yorum yapan siz olun