Hayatımda hissettiğim en büyük eksikliklerden biriydi kitap okuma alışkanlığı. Şu an bile özenirim elinde sürekli kitap ile gezenleri. Ve bir kitapta okumuştum, şöyle yazıyordu; okudukça ne kadar çok okunacak kitap olduğunu anlıyorum ve ömrümün tüm bu kitapları okumaya yetip yetmeyeceğini düşünüyorum.
Aynı duyguları geçen hafta sonu İstanbul Kitap Fuarına gittiğimde yeniden hissettim. Milyonlarca kitap var ve ben bunların hepsini okuyabilecek miyim! İşte aslında bu duygu biraz da benim gibi kitap okuma alışkanlığı tam oturmamış kişilerde kitap okuma hevesini kaçırabiliyor ve kitaplara tamamen küstürebiliyor. Fakat şunu anladım ve artık biliyorum ki her kitabın, insanın ömründe belli bir zamanı ve yeri var. Doğru zaman, doğru yer kesiştiğinde daha önce okuyamadığınız kitap sular seller gibi bitebiliyor. Neyse bu konu bambaşka bir yazı konusu. Şimdi ki konumuz kitap fuarında ki izlenimlerim. Okumak isterseniz yazıya devam edebilirsiniz.
Metrobüs candır
Eşimle birlikte 2 Kasım Cumartesi günü sabahı Ataşehir’den Beylikdüzü’nde ki 38. İstanbul Kitap Fuarına doğru yola çıktık. Yolumuz uzun olacağından metrobüse Söğütlüçeşme’de ki ilk duraktan bindik. 34AS ile Avcılara kadar sakin bir yolculuk yaptık. İstanbul’un en sevdiğim özelliklerinden biri de otobüs seyahatiniz esnasında dünyanın en güzel manzarasına eşlik edebiliyor olabilmeniz. Avcılar’dan da aktarma yaparak Beylikdüzü son durakta indik ve kitap fuarına ulaştık. Yolculuk süremiz evden yaklaşık 2 saat sürdü.
Kitap fuarına ulaştığımızda öğrencilerin öğrenci kimlikleri ile ücretsiz girebildiğini ve ziyaretçilerin ise 10 TL ücret ile giriş yapabildiğini gördük.
Fuar girişinden sonra hemen danışma masalarından fuarın krokisini aldık ve tercih ettiğimiz yayınevlerinin 3 nolu salonda toplanmış olduğunu gördük.
Salona girdiğimiz anda eşimle istemsiz şekilde derin nefes alırken bulduk kendimizi ve birbirimize bakıp gülümsedik. İnsana huzur veren ve ne iyi ettik de geldik, yolu çektik ama değdi der gibi bakıştık. İçimize çektiğimiz elbette ki kitap kokusuydu. Ardından diğer insanlara da baktım ve aynı nefesi bazı kişilerinde aldığını ve yüzlerine aynı duyguların yansıdığını görmek beni mutlu etti.
Saatlerimizi kontrol ettiğimizde hikayelerini ve kitaplarını okuduğumuz, instagramdan da takip ettiğimiz Şermin Yaşar’ın imza vaktinin yaklaştığını gördük. Fuarı gezmek için zaten acelemiz yoktu. Doğrudan 3. salonun içinden stantlara sadece göz atarak imza salonuna geçtik.
Saat 13:00’te başlayacak imza alanına saat 13:17’de geldi Şermin Hanım. Ve sırada yaklaşık 200 kişi kendisini bekliyordu o an. Tek tek her okuruyla kısa muhabbetler ederek kitaplarını imzaladı. Bizde Şermin Hanıma “Gelirken Ekmek Al” kitabını kızımız için imzalattık. Büyüdüğünde okusun ve yazarının eline değen bir kitabı daha olsun diye. (Daha öncesinde Doğan Cüceloğlu’nun kitabını imzalatmış ve televizyonda her gördüğünde Doğan Dede diye bize de gösterdiği Doğan Dedesinin kitabı da kütüphanemizde ki yerini korumakta.)
Ardından 3. salona ve kitap stantlarına geri döndük. Almayı planladığım kitap listemi açtım ve ilgili yayınevlerinin stantlarına doğru yola çıktık.
Fiyatlar
Her sene kitap fiyatları konusunda internet satış sitelerine göre daha pahalı bir fuar görüyordum. Bu sene de durum pek farklı değildi. Kimi yayınevlerinde internet sitesine göre daha uygun fiyatlar gördüm ve çok şükür ki seçtiğim kitaplarda bu yayınevlerindendi. Merak edecekler için söyleyeyim, kitap listemi idefix sitesinden yaptım. Beğendiğim kitapları siteden sepete ekledim ve listemi bu şekilde oluşturdum. Böylelikle yayıneviyle fiyat karşılaştırması da yapmış oldum.
Yalnız bu yıl daha öncekilerden farklı olarak fuara açıldığı ilk gün gittim. Bu bana sahaflar salonunda ki avantajları görmemi sağladı. Sahaflar salonunda ki kitap düzeni bozulmamış ve alınabilecek kitaplar henüz satılmamış olduğu için bana bir hazine sandığı gibi göründü bu salon. Can yayınlarının kendi standında bulamadığım kitabı sahaflar salonunda ki yüzlerce raf arasında görmem ve almam muhteşem bir hazdı. ( Marc Levy – Sizi Tekrar Görmek kitabından bahsediyorum. Fotoğrafta yeşil renkli Çatıdaki Çığlık kitabının hemen solunda ki. Can yayınlarından aldığım bilgiye göre bu kitabın yeni baskısı yapılmıyor ve kendilerinde de bulunmuyor. Kitabın fiyatı 5 TL 🙂 )
Kitap fuarının havasını solumak ve kitaplar arasında kendini kaybetmek insana muhteşem bir haz veriyor. Aldığım kitapları odamdaki kitaplığın rafına dizmek ve onları okuyacağım zamanı hayal etmek herkesin yaşaması gereken bir duygu. Yazımın başında da dediğim gibi her kitabın kendine özel bir zamanı ve yeri var. Onlar kesişmeden bir kitabı okumak eziyet gelebiliyor. Kitaplarımı neden okuyamıyorum demeyin. Onlarla irtibatınızı koparmayın ve arada bir onları elinize alın ve okumayı deneyin. Zamanı gelmemiş mi, izin isteyin kendinizden ve sonra okumayı tekrar deneyin. Ben öyle yapıyorum ve bazı kitaplarımı bu şekilde çok daha verimli okuyabiliyorum.
Aldığım kitaplar
Son olarak aldığım kitapları sizlerle de paylaşmak isterim. İçlerinden okuduklarınız var ise bu yazının altından yorumlarınızı da beklerim. Okuduğum diğer kitaplar ile ilgili yazıları da buradan okuyabilirsiniz.