Düşünceleriniz, fikirleriniz ve iç sesiniz sizi herkesten farklı kılan en önemli, ücretsiz ve süresiz bir özelliğinizdir.
Hıçkırmak ve ağlamak – doğumdan sonra her birimizin ilk tepkisidir. Michael Jordan hayatının ilk gününden beri basketbolcu değildi, Aziz Sancar doğduğunda ailesinden bilim kitabı talep etmemişti ve Yaşar Kemal oyuncaklardan önce eline kalem ve defter almamıştı.
Neden böyle örnekler veriyorum?
Yeteneklerimizle doğmadığımızı göstermek için. Aslında, sürekli yaptıklarımız bizi bugün olduğumuz kişi yapar. Ve yaptığımız her şeyin kaynağı düşüncelerimizdir. Çünkü düşünmeden bir şeyler yapamazsınız.
Olumsuz durumları nasıl göğüslersiniz? Kendinizi şımartmak ve cesaretlendirmek için bu gibi durumlardan ne gibi olumlu yönler çıkarıyorsunuz? Tuhaflıklarınızı, güçlü ve zayıf yönlerinizi biliyor musunuz? Herhangi bir zorlukla karşılaştığınızda bu durumu nasıl çözüyorsunuz? Panik mi olursunuz, sakin mi kalırsınız?
Ne yapmalı?
Sıkışmışsanız, aklınıza ne yapmanız gerektiği bir türlü gelmiyorsa ya da geliyor da hangisini gerçekleştireceğinize karar veremiyorsanız, kendinizi durdurun ve bir sakin bir ortamda durulmaya bırakın. O zaman, düşünceleriniz, fikirleriniz o anki sıkışmışlığınızdan en önemli çıkış noktası olabilir. Gözlerinizi kapatın ve o zorlu durumdan nasıl çıktığınızı hayal edin.
Nasıl yapmalı?
Hatalarınıza, eksikliklerinize ve onlardan öğrendiklerinize sarılın. Sarıldıklarınızı bir araya getirin, yeni bir strateji planlayın ve uygulayın. Bu kadar basit! Kolay durumları karmaşık hale getiren şey aslında bizim onları aşırı düşünmemizdir. Konunun kördüğüm noktası burası. Bizi sıkıntıya sokan konuları aşırı düşünüyoruz. Zihninizi ve düşüncelerinizi tazelemek için olumlu duygulara geçin. Çünkü beynimiz ona ne verilirse ona inanıyor. Sağır kurbağa ve cam fanus hikayelerini aklınıza getirin.
Kendi kendine konuşmak, delilik midir?
Düşünceleriniz ve kendi kendinize konuşmanız sizi dış etkilerden çok daha fazla etki eder. Kendi kendine konuşmak, sizi arşa da yükseltebilir, kendinize olan güveninizi sarsarak yerin dibine de sokabilir.
“Hiçbir şeye gücüm yetmiyor.” “Henüz farklı bir şey yapmadım.” “Bunu yapmak istemiyorum.” “Allah’ım! Bütün bunlar neden benim başıma geliyor?”
Bu tür sözler, özsaygınızın ve güveninizin en büyük düşmanlarıdır.
“Benim işim daha iyi stratejiler, uygulamalar ve iyileştirmeler bulmak. Süreç benim elimde ama sonuçlar değil. Ancak süreç, sonuçlarımın dayandığı en önemli konu. O halde sonuçlar hakkında çıldırmak ve sabırsızlıkla beklemek yerine neden, “nasıl” ve “ne” sorularını çözerek süreci çözüme kavuşturmayasınız ki?” Bu tür bir hareket sizin için hayat değiştirici olabilir.
Düşüncelerinizi ne ile besliyorsunuz?
Seçim senin. Kimi dinlediğiniz, etrafınızın kimlerle çevrili olduğu, iş ve ev ortamınızdaki davranışlarınız. Sosyal medyadan ne tür içerikler tüketiyorsunuz? Kendinize adadığınız ve kendinizle ilgili sürekli kullandığınız kelimeler neler?
Mesleğinize derinden aşık olun, aynen hayat arkadaşınız olan eşinize aşık olduğunuz gibi.
İşinize aşık olmak ve onu bütün zorluklarıyla sevmek. Hayatınızı kolay ve keyifli kılacak olan şey işte budur. İşinizde asık bir surata veya parlak bir gülümsemeye sahip olmak sizin tercihinizdir. Ve şu cümle duyduğumda beni çok etkilemiştir.
Kendini mutsuz ve yorgun mu hissediyorsun. Üzülme geçecek. Kendini mutlu ve süper mi hissediyorsun. Üzülme o da geçecek.
O halde neden her şeyi bu kadar kafaya takıyoruz ki.
Sonuca varalım
Siz kendinize değer vermezseniz, başkalarının sizin değerinizi anlamasını lütfen beklemeyin. Siz harekete geçmezseniz kimse sizi beklemeyecek veya size hadi harekete geç demeyecek. Sizi herkesten farklı kılan şey, düşündüklerinizi ne kadar eyleme dönüştürdüğünüzdür. Düşünceleriniz de sizi diğer herkesten farklı kılan yegane şeydir. Unutmayın, Yaratan bile sizi düşündükleriniz için yargılamıyor, o düşüncelerinizden neleri hayata geçirdiyseniz onlarla yargılıyor.
Yazı bittiğine göre şimdi de youtube.com/mustafakurtnet kanalımı ziyaret edip, abone olmaya.