Bu fotoğrafta gördüğünüz kişinin tam adı Vitas Kevin Gerulaitis.
1977 Avustralya açık şampiyonu Litvanya asıllı Amerikalı tenisçi .
’77-’79 yılları en formda olduğu dönemler diyebiliriz. 78’de dünya sıralamasında 3. sıraya kadar yükselmiş. 77-82 arası Tenis dünyasında hep ilk 10’daymış ayrıca. Zamanının playboylarındanmış; aktrisler, modellerle takılmış. Rock grubunda çalmış. Andy Warhol’la ahbaplık etmiş bir şahsiyet. Amcamız biraz hızlı yaşa, genç öl kafasında bir adammış ve ’94’te 40 yaşında karbonmonoksit zehirlenmesi sonucu yitirmişiz kendisini.
1980 masters turnuvalarının birinde üstüste 16 maçtır yenildiği Jimmy Connors’a galip gelmiş ve maç sonu Gerulatis bu durur mu, cevabı yapıştırmış:
“Bu hepinize ders olsun. Kimse Vitas Gerulatis’i 17 kez üstüste yenemez!”
Bazen hayatın üstesinden gelmenin en iyi yolu kendimize yalan söylemek gibi görünüyor. Ama yine de, eğer doğruysa yalan sayılmaz, değil mi? Biz sadece neyin iyi neyin kötü olduğunu yeniden çerçevelemeyi seçiyoruz.
İyi yönden bakmak. Eğer görmek istersen.
Kendimize nasıl daha iyi yalan söyleyebileceğimize ve olumsuzluklarımızı olumluya nasıl çevirebileceğimize bir göz atalım.
Aklımızdaki sorun
Hiçbir şeyin özünde iyi ya da kötü olmadığını, baktığımız yere göre onun iyi veya kötü olduğunu söylerler.
Ayrıca çoğu yerde zihnimizin gerçekle hayali ayırt edemediğini söylüyorlar. Bunu kimi zaman bende söylüyorum.
Düşüncelerimizle ilgili olan önemli bir nokta, aklımızın içinde sürekli bizim için çalışabileceği gibi bize karşı da çalışabilmesidir. Bu yüzden aklımızı kendimizden yana almak kendi tarafımızda tutmak önemlidir.
İşte zihinsel olarak kendimizi nasıl dezavantajlı duruma düşürdüğümüze dair birkaç hızlı örnek.
Felaket: Aptallık etme! İstifa etmek de ne demek! Sanki daha iyi bir iş bulabileceksin.
Ya hep ya hiç: Sabah ki spor rutinini zaten mahvettin, bu yüzden istediğini yapabilirsin, bana ne! Patates kızartmasını ve çikolalaları getirin!
Falcılık: Sadece işlerin senin için kötü sonuçlanacağını adın gibi biliyorsun. Başka bir yol yok. Denediğin her şeyde başarısız olduğun kanıtlanmış bir gerçek.
Ve bunlar sadece başlangıç. Kendimizi sabote etmemiz sınır tanımıyor. Bu yüzden farkındalık oluşturmak önemlidir.
Bazen sadece düşüncelerimizle birlikte olmak, eski tabirle inzivaya çekilmek önemlidir.
Düşüncelerimizi gözlemlemek
Daha iyi düşünmeye doğru ilk adım, ilk etapta “ne düşündüğümüzü” bilmektir. Aksi takdirde, hayatı otopilotta geçirmeye devam ederiz.
Ve buradaki asıl amaç yani “ne düşündüğümüzü bilmenin” asıl amacı; düşüncelerimizi kontrol etmek değil, gözlemlemektir. Çünkü üç dakikadan fazla inzivaya çekilen, meditasyon yapan herkes, zihninizin nasıl bir maymun olduğunu bilir.
Peki düşüncelerimizi gözlemlemeyi nasıl öğreniriz? İşte birkaç öneri.
- Meditasyon: Bunun geleceğini biliyordunuz. Zihninizin iç işleyişini öğrenmenin, onu gözlemlemekten daha iyi bir yolu yoktur.
- Günlük Tutma: Aklınızda dolaşan kırk tilkinin de kuyruğu birbirine değmiyorsa düşüncelerinizi kelimelere dönüştürmek, onları ortaya çıkarmanın iyi bir yoludur. Ayrıca, kendinizi biraz kendinizden uzaklaştırarak bunları düşünmek daha kolaydır.
- Ev İşleri: Günlük görevlerinize odaklanmak, zihninizle birlikte olmak için harika bir yoldur. Örneğin, bulaşık makinesini boşaltırken zihnen hazır olmak için zaman ayırın. Düşüncelerinizi daha iyi gözlemleyebilecek misiniz bir bakın.
Bu uygulamalarla, size iyi hizmet eden veya iyi hizmet etmeyen düşünce kalıplarınızı fark etmeye başlayacaksınız.
Örneğin, müdürünüz sizi ofisine her çağırdığında otomatik olarak korkuyor musunuz? Yada uzun bir kuyruğa her girdiğinizde gıcık birinin sırayı sabote edecek ve yine sinirleneceksiniz diye geriliyor musunuz?
Bu içgörüleri kazandığınız zaman, düşünme şeklinizi kesintiye uğratmaya başlayabilirsiniz. Kendinize yalan söylemeye ve beyninizi kandırmaya buradan başlayabilirsiniz.
Her şey bir anda düzelmeyecek ve kötü şeyler yaşanmaya devam edecek
Jocko Willink’in İyi videosu bunu oldukça iyi özetliyor. Ve bu bana bir Çinli çiftçinin hikayesini hatırlatıyor.
“İşler kötüye gittiğinde, ondan gelecek bir iyilik olacak.” ya da Türkçe tanımlamasıyla “Her Şer’de vardır bir Hayır”.
Bu iyi bir hatırlatma çünkü olumsuz düşünceleri seçmenin tam olarak nasıl bir his olduğunu biliyorum.
Evet, bir düğmeye basacaksınız ve her şey düzelecek gibi değil, ancak denemek, olumsuzluğa varsayılan olarak dönmekten daha iyidir. İşte bu konuda benim için iyi çalışan bazı yöntemler.
1. Suçunu kabul et
Genellikle bir olumsuz durumla karşılaştığımızda çoğumuz suçluluktan kaçmak veya görmezlikten gelmek konusunda çok hızlıyızdır. Beynimiz buna odaklıdır.
Bu yüzden ne zaman suçluluk hissetsem, kendime neyi veya hangi alışkanlıklarımı değiştirmem gerektiğini gösteren bir vicdanım olduğunu hatırlatırım.
Bir tabak türk baklavasını yediğim için kendimi kötü mü hissediyorum? Vicdanıma soruyorum ve o da rahatsız mı? Bitirmem gereken bir işi sürekli ertelediğim için kendimden nefret mi ediyorum? Vicdanıma bakıyorum. Bir gün daha oyalanmış olma düşüncesine dayanabiliyor muyum? Mesela youtube videolarımı kaydetmeye bu sebeple başladım. Artık vicdanım dayanamaz hale geldi. Ben de gecikmeli de olsa artık başladım.
Biraz daha açık olacağım.
Acı asla eğlenceli değildir. Ancak yana yana ateşe karşı dikkatli olmayı öğrendiğimiz gibi, acı da kişisel gelişimimiz için gerekli bir “kötülüktür”.
Aynı hatayı ikinci kez yapmamak için yaptığımız hatanın verdiği acıdan ders alın ve bu acının bize rehberlik etmesine izin verin.
Ne derler bilirsiniz, “acı tecrübe” en iyi öğretmendir.
2. Böl ve Hallet
Hayattaki zor bir şeyi gerçekleştirmenin en iyi yolu budur. Büyük hedefleri aşılmaz görevler olarak görmeyin. Bunun yerine, onları en küçük bileşenlerine ayırın ve birer birer ele alın.
Benim kişisel örneğim, bloguma her gün bir yazı yazmaktan ziyade her gün en az bir paragraf yazmak olarak belirledim. Hatta kimi günler yazamayacaksam bile sadece ne yazacağımı düşünmeyi bile hedeflerim arasına koydum. Göreve bir bütün olarak baktığım zaman ondan hep korktuğumu fark ettim. Hani derler ya “başlamak bitirmenin yarısıdır” diye. Bu çok doğru bir yaklaşım. Biz sürekli başlamak için en doğru zamanın gelmesini bekliyoruz. Ama farkındasınız değil mi? O zaman bir türlü gelmiyor. Aslında en doğru zaman şu an. Laf olsun diye söylemiyorum gerçekten seni şu an başlamayı sürekli düşündüğün şeye başlamaktan alıkoyan şey nedir? Gerçekten seni alıkoyan bir şey varsa önce onu hallet.
Her sabah erkenden uyanıp spor yapmak seni zorlamıyor. Sabah erkenden uyanmak ve hazırlanmak seni zorluyor. Sabah erkenden uyanmak için erken yatabilirsin. Sabah giyeceğin kıyafetlerini akşamdan hazırlayabilirsin. Hatta abartıp spor kıyafetlerinle bile uyuyabilirsin. Değil mi? Hala mı zor geliyor. O halde sabah kahvaltıda yiyeceğin ekmeği akşamdan alma. Kahvaltı yapabilmen için gerekli olan ekmeği sabah almaya bırak. Sabah spor yapacağın bir kaç sabah fırına ekmek almaya git. Ama evine yakın olana değil. Bir ilerdekine. Bak o zaman spor yapma hevesin nasıl artacak. Bak ne kadar kolay değil mi?
Unutmayın, damlaya damlaya göl olur.
Tüm uzun yolculuklar küçük bir adımla başlar.
3. Nasıl yani? Bu olay başıma gelen en iyi şey mi?
Az önce Çinli çiftçinin hikayesinden kısaca bahsetmiştim.
Başınıza gelen her kötü bir olay aslında içinde size iyi gelecek bir ders barındırıyor. Önemli olan o dersi görebilmek ve çekip almak.
Hayatında başına gelen en kötü şeye bak. Sonra kendinize bu kötü olaydan sonra başınıza gelen ya da bakış açınızı değiştiren hangi iyi şeye sebep olduğunu sorun. Göreceksiniz, bazen canınızı acıtsa da mutlaka iyi bir şey vardır.
Kendinizi bu şekilde düşünmek için eğitmek, bir güçlenme duygusu verir. Elbette kaderden kaçamazsınız ama en azından kontrolünüz altında bir şeyle başlarsınız. Ve bu senin seçebilme yeteneğin.
Örneğin, COVID’in ortaya çıkması sizin suçunuz değil. Ama belki de bu, uzaktan çalışmaya alışmak ve hayata bakış açınızı değiştirmek için en uygun olaydı. Kaybettiğimiz sevdiklerimizi ve onları özlememizi elbette bu olaydan ayrı tutmalıyız. Ama belki bu biraz acıtacak ama kadere hepimiz inanıyoruzdur. Onları kaybetmemiz bile bize olumlu bir şeyler katmıştır. Dur hemen ne diyorsun Mustafa deme. Mesela artık hayatımızda olan sevdiklerimize belki de onları sevdiğimizi daha çok söylüyor ve onları daha sık arıyoruzdur.
Aaah konu neden buraya geldi şimdi. Neyse….
4. Şu anda ne yapabilirim?
Biliyorum ki bazı günler bir şeyler yapmak için kıpırdayamaz haldesinizdir. O günlerde, kendinizi “o an”da tutmak önemlidir.
Çok ileriyi düşünmeyin, hedeflerinize bakmayın, etki alanınız dışındaki şeylerle uğraşmayın bile.
İşleri %1 daha iyi hale getirmek için şu anda ne yapabileceğinizi kendinize sorun.
Bu, masanızı toplamak, bulaşık makinenizi boşaltmak ve hatta yatağınızı toplamak bile olabilir. Her ne ise eylemsiz, hareketsiz kalmayın. Çünkü bizim tembel beynimizin en sevdiği şeydir, hareketsiz kalmayı seçmek.
Şahsen, kendimi iyi hissetmediğim zamanlarda yapmam gereken bir dizi otomatikleşen görevim var. Bu görevlerimi tamamladığımda o an kendimi daha iyi hissetmeme yardımcı oluyor.
Örnek mi? Evi temizlemek, eşyalarımı düzenlemek, bir şeyler karalamak veya film izlemek.
Şimdiyi düşünmenin güzelliği, sizi gelecek veya geçmiş hakkında çok fazla debelenmekten alıkoymasıdır.
Yapmaktan nefret ettiğim bir işim olduğunda, gözümün önünde duran eşimin ve kızımın fotoğrafına bakarım veya araba anahtarlarım her zaman masamda veya cebimde olur. Ne zaman endişelensem, fotoğrafa veya anahtarlara bakar ve kendime dışarı çıkıp eve gidebileceğimi söylerdim. Bu, nefret ettiğim o durumda kalmama gerek olmadığı anlamına geliyordu.
Bu yüzden kendinizi telaşlı veya endişeli hissediyorsanız, durun. Bir nefes alın ve her şeyi %1 daha iyi hale getirmek için yapabileceğiniz bir şey olup olmadığını kendinize sorun .
Bazen sadece seçeneklere bile sahip olmak size çok büyük yardımcı olur.
Peki siz yapmak istemediğiniz bir şeyle karşılaştığınızda kaçış olarak aklınıza neleri getiriyorsunuz veya şu an aklınıza kaçış yolu olarak neler geliyor?
5. Düşüncelerinize meydan okuyun
Meditasyon hakkında bir kez daha konuşalım çünkü size düşüncelerinizin tamamen sizi yansıtmadığını hatırlatmam gerekiyor .
Bu yüzden zihniniz size bir şeyi yapamayacağınızı söylediğinde, her zaman o şeye meydan okuyun.
Belki de bu yüzden erken kalkmaktan zevk alıyorum, çünkü her erken kalktığımda içimde ki sese meydan okuyorum:
- Henüz çok erken yat uyu.
- Erkenden kalkıp da ne yapacaksın, Dünyayı sen mi kurtaracaksın?
- Uyku çok tatlı değil mi?
Olumsuz düşünceler benim için her zaman bir sorun olmuştur. Mutfak çekmecesindeki abur cuburların varlığından acı çekiyorum, ama markete gittiğimde onları almamak için kendimi zor tutuyorum. Yerken ise büyük bir keyif alıyorum. Her seferinde ise pişman oluyorum. Hadi tamam bazen pişman olmayı da beceremiyorum. ?
Aklım bana sürekli her bankaya gittiğimde bankada sıranın çok olacağını, otoparka girdiğimde arabam için yer olmayacağı gibi olumsuz düşünceler fısıldıyor. Bu düşüncelerle daha kapıdan çıkmadan kendimi yoruyorum.
Ama gerçek deneyim her zaman zihnimin bana düşündürdüğünden çok daha yumuşak çıkıyor. Bu yüzden her zaman ilk düşüncelerinize meydan okumak önemlidir.
Gerçekliğinizi, zihninizin kulaktan dolmalarıyla değil, onu yaşayarak anlayın ve deneyimleyin. Göreceksiniz düşüncelerinizi değiştirdiğinizde siz de değişmeye başlayacaksınız.
6. Mutluluk nihai hedef değildir
Son olarak umarım şunu söylerken zamanınızı boşa harcamış olmam ve sizi üzmem: “Önemli olan mutluluk değildir”.
Çünkü mutluluk, tıpkı bir tabak türk baklavası yemek, sabahları iş servisinizin geleceği vakte kadar uyumak gibi, geçici haz veren bir şey değildir. Mutluluk yaşadıklarınızın uzun soluklu bir sonucu olmalıdır.
Raftan bir Iphone 14 satın almak gibi değil. Daha çok, sürekli olarak hizmet vermek zorunda olduğunuz, ödemeyi bırakırsanız kontrolden çıkabilecek bir kontrat gibi düşünün.
Bu yüzden bir dahaki sefere olumsuz düşünceleriniz kafanızın içinde gürültü yapmaya başladığında, kendinize bunu mutlu olmak için yaptığınızı söylemeyin. Bunun yerine, daha iyi bir nedeniniz olduğunu yüksek sesle haykırın: “Kendinizi güçlendirmek için!”.
Ve şunu aklınızdan hiç çıkarmayın ve bu hepinize ders olsun. Kimse Vitas Gerulatis’i 17 kez üstüste yenemeyeceğini anlasın!!!
İlk yorum yapan siz olun