Bazı sözler vardır, ilk duyduğunda basit gelir ama içine biraz düşünce kattığında derin anlamlar açığa çıkar. “Seyrettiğin çaydanlık asla kaynamaz” da onlardan biri. İlk bakışta sabırsızlıkla beklenen bir çayın geç kaynadığını anlatıyor gibi görünse de aslında hayatın tam merkezine dokunan bir öğüt barındırıyor: Beklemek yetmez, harekete geçmelisin.
Bir işi başarmak istiyorsan, bir hayali gerçekleştirmek istiyorsan, sadece seyrederek, düşünerek, umut ederek yol alamazsın. Hayatta her şeyin olgunlaşması için zamana ihtiyacı var ama o zamanı hareketsizce izlemek yerine sürecin bir parçası olmak gerekiyor. Tıpkı çaydanlığa su koymadan, altını yakmadan çayın kaynamasını beklemek gibi.
Bekleyerek Değil, Yaparak Sonuca Ulaşılır
Türk edebiyatında da bu durumu anlatan pek çok eser var. Mesela Sabahattin Ali’nin Kürk Mantolu Madonna’sındaki Raif Efendi, hayallerini hep içinde büyütür ama onları yaşamak için adım atmaz. Sonunda pişmanlık ve kaçırılmış fırsatlar içinde sıkışıp kalır. Benzer şekilde, Yusuf Atılgan’ın Aylak Adamı, hayatı gözlemleyen ama ona katılmaktan çekinen bir karakterdir. Beklemekle geçen yıllar, sonunda pişmanlık ve boşluk getirir.
Bu noktada Mevlana’nın şu sözü de tam yerine oturur: “Sen yola çık, yol sana görünür.” Beklemek yerine bir adım attığında, yol önünde açılmaya başlar.
Gerçek Hayatta Çaydanlığı Kaynatmak
Hayatta birçok insanın en büyük tuzağı, “doğru zamanı beklemek”tir. Oysa doğru zaman beklenerek değil, oluşturularak bulunur. Bir iş kurmak mı istiyorsun? Önce küçük bir adım at. Bir kitap yazmak mı istiyorsun? İlk kelimeyi yaz. Daha sağlıklı yaşamak mı istiyorsun? Bugün bir yürüyüşe çık. Çaydanlık kaynamıyorsa, sorunun suya bakmak değil, ocağı yakmak olduğunu fark etmelisin.
Yani, bu sözün bize verdiği en önemli ders şu: Hayallerin gerçekleşmesini istiyorsan onları seyretmeyi bırak ve harekete geç. Çünkü çaydanlık ancak ateşe tutulduğunda kaynar.
İlk yorum yapan siz olun